11 Aralık 2006 Pazartesi

Rüya

bir hayata sığmazdı belki
gönlümdeki müteferrik tutkular
perde açmazdı gözlerimde
içimde oynadığım şaşkın tiyatrolar
gözüm kapalı gezerken arzın ıssız vadilerinde
illa gerek yoktu sûr'a üfürmesine
israfil'in
beni yaşayan bir ölümden geriye
bir rüyaya uyandırmak için

***


geceydi tütsü yakan
geceydi karanlık
soluk kesen odalarda
akarken kan damarda, ılık
geceydi tütsü yakan
geceydi karanlık

geceydi bırakmayan
ne uyku, ne tayakkuz
geceydi tütsü yakan
geceydi ancak
bir kadın kadar fettan

bir bir açılırken önümde kapıları alemlerin
hangisinden girdim uyanık
hangisinden çıktım
gözü açık
kalbi bulanık
haberi yok ruhumun, bedenimin

belki de dolaştım
yıkık köprüler, ölmüş köşklerde
üstümde beyaz örtülerle
belki daldım maviliğine dehlizin
ve karanlığına gözü dönmüş denizin

fakat geceydi yakamı bırakmayan
geceydi nâ-mütehammel
geceydi, geceydi Ya Râb!
öyleyse
kararsızlık ürküntüsü
bilinmezlik sarsıntısı
nasıl geçeydi?

nasıl gecer bu geçe
nasıl geçe bu gece
bir dalsam, versem benliğimi
hiçe...
ama ya o zaman
ya o zaman doğmazsa ya
ufkumdan ece?

ve koynunda gecenin
acı
zehirli bir mızrak
sanki deli dolu bir kısrak
gibi heyecanlı
vurur toynaklarını
vurur kıstırmak için hasmını
almak için mazi intikamını
vurur toynaklarını
vurur
önünde korkudan kâinat durur
sivrilir tepesinde kara mızrak
sanki o da demirden kısrak

ve sıkıştırılmışken böyle köşeye
lanetler edip kahpe geceye
yalvararak dönsün diye
yelkovana, akrebe
ellerimi gözlerimle kapadım
kapaklanırken yere
hemhâl olmaya kalmışken
şuncacık, siyâhın içinde
çelindi kulağım
menşei bilinmez, ruh tutan bir sese
o nidâyı bulma ümidiyle
karanlıkta tökezleye, tökezleye
asıldım düşmemek için
bana fısıldayan ninniye
ve kapanıp gözkapaklarım
kendiliğinden, zahmetsiz
açıldı gözlerim
düşlenilmeyecek kadar uzak
rüya olmayacak kadar gerçek
hayal edilmeyecek kadar sıcak
bir rüyaya, bir düşe

***

rüyanın gerçekten değerli
hâkikâtin düşten bedelli
olduğu bir asraydı
gözlerimi ilk açışım benim
bu yüzden örtüldüğünde gözlerim
gerçekte miyim, düşte miyim
hiç bilmedim

ama hâkikât
ibaretse salt,
çıplak çirkinlikten
farkına varılmayan ihanetten
kötüye kötü diyememekten
ve bizle onlar arasında
hiçbir fark görememekten
seviyorum deyip sevmemekten
ve bunun bilincine ermemekten
lekesiz yaşayıp, onursuz ölmekten
öyleyse bu rüya
samimiyetle hâkikidir
bütün sahte gerçeklerden
ve diz çökülür önünde ancak
aşktan, teslimiyetten, haşyetten

***

rüyamı anlatamadım diye
küsmesin bana gök
darılmasın toprak
çünkü aşk
şairi dilsiz
ışığı âmâ eder
ve imkansızdır mutluyken
tadına varmak dururken
yüreğindekini anlatmak

11 ekim - 11 aralık 2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder