23 Aralık 2012 Pazar

6. Gün, Prag: Görücü Usülü Sevgilim

habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres
baktım arkasından kollarım iki yana sarkık
yağmurlar içindeydi prag
sen yoksun

Çok önceleri ufak bir ortaokul talebesiyken hep Nazım Hikmet okurdum, en sevdiğim iki şairden biriydi Nazım, Saman Sarısı şiirine özellikle bayılırdım, çoğu yerini ezberden okuyabiliyordum. Ve o vakitler, hem Saman Sarısı'nda hem de diğer şiirlerinde okuya okuya Prag'a görmeden aşık olmuştum. Bir arkadaşım, Viyana'da okuyan ablasını ziyarete gidip aynen bizim yaptığımız gibi orta Avrupa'nın bir kısmını dolaşıp da geldiğinde "Ee bana ne getirdin, Prag'ı mı yoksa?" demiştim de gülümseyip öyle yaptığını söyleyerek köprüde resim çizen adamlardan aldığı bir çalışmayı vermişti bana. Çalışma masamın üstüne asmıştım resmi, daha hala da orada duruyor.


Aman, ne kadar da romantikleştim öyle. İşte Prag böyle bir şey, adı dahi moda sokuyor insanı. Kısacası şu ki, Prag görmeden, görünce, gördükten sonra, hatta zaman içinde ileri-geri gitseniz dahi tekrar tekrar aşık olacağınız muhteşem bir şehir. Paris'i, Maldivler'i, Yunan Adaları'nı başkaları alsın, ileride balayına çıkarsam eğer gözüme bu şehri kestirdim.



Otobüse sabah 8'de falan binmiştik diye hatırlıyorum, 12'de şehre varıyorduk. Aynı gün kalkan otobüs 18:00'da hareket ettiği ve Prag'a yalnızca 6 saat ayırmak da haksızlık olacağı için orada gecelemeye karar verdik ve Hostel Mango adlı tam eski şehrin merkezinde yer alan bir yerde kaldık. Çoklu ranzalı odalar bulunduran hosteller belli standartları olan insanlar için (mesela karşı cinsle aynı odada kalmak istemeyen insanlar veya karşı cins bile olmasa tanımadığı insanlarla altlı üstlü uyumaktan gıcık kapan kişiler, yani ben) iyi bir tercih olmuyor, ama bizim şansımız kalabalık bir grup olmamızdı. 6 kişi zaten biz vardık, Leyla'nın ve benim ablam da dahil olunca 8 kişi olmuştuk ve ben özellikle 8 kişilik banyolu bir oda rezerve edip hepimizi aynı odaya koymalarını söyledim. Böylece gecelik kişi başı 10 Euro'dan az öderken biz bize kaldığımız için problem çıkmadı.

Otobüs yolculuğu Budapeşte'ye giderken olduğu gibi rahat değildi, çünkü iki katlı otobüs ağzına kadar dolmuştu, tek kişilik boş yer bile yoktu. Uykusuzluktan öldüğümüz için de hepimiz ara ara sızdık, ama tıkış tıkış olduğumuzdan sağa sola dahi zor dönüyorduk. Bir ara gözlerimi açtım ve camdan gördüğüm manzaradan mest oldum resmen, bir de Londra-Oxford yolu beni bu kadar çarpmıştı. Herkes uyuduğu için fotoğraf çekemedik sanıyorum, bir Leyla çekmiş ama resimden o kadar güzel gözükmüyor. Zaten ben de sonra tekrar daldım.


Viyana-Prag arası bir köy
Otobüs bizi Florenc metro istasyonuna yakın bir yerde indirdi, biz de gene her zamanki gibi sonradan ziyan olacak 24 saat ücretsiz inip binilen biletlerden aldık ve Malostranska durağında indik. Oradan hostele varmak 7-8 dakika ancak sürdü zaten. Arada bir yerlerde paramızı koruna'ya çevirdik ama nerede olduğunu hatırlamıyorum. 

Hostel çok güzeldi, hem temizdi, hem yatakları rahattı (hele bizim Viyana'daki yataklardan fersah fersah daha iyiydi), sabah kahvaltı veriyordu, wireless'i vardı ve eski şehir merkezine çok yakındı. Gecelik kişi başı 10 Euro'ya kaldığımızı söylemiş miydim?



Hostelden şu koca bir yığından yırtılan haritalardan aldık, ben de yürüyerek yapılan ücretsiz şehir turu olduğunu okudum. Gece orada kalacaktık ama ben ve ablam sabah dönecektik, çünkü ben öğleden sonra Bratislava'ya gitmek istiyordum, ablam da ertesi gün Stuttgart'a döneceğinden son günü Viyana'da geçirmeyi düşünüyordu. Ama kızlar Bratislava'ya yönelik hiçbir ilgi göstermedikleri, Prag'da da daha uzun vakit geçirmek istedikleri için dönüş biletlerini akşama aldılar. Yani benim gene Budapeşte'deki gibi kaybedecek vaktim yoktu, şehri adam gibi görmek istiyordum bu yüzden ablamla o tura katılmaya karar verdik, kızlarsa önce uyuyup sonra gezmeye karar verdikleri için yollarımız ayrıldı.

Ooo gene laga luga yapmaktan daha şehrin anlatımına geçmeden bir postluk yazıyı doldurmuşum. E devamı sonraya öyleyse...

2 yorum:

  1. Kent kimliği böyle bir şey galiba.

    YanıtlaSil
  2. Evet, Prag da ruhu olan, ve o ruhu güzel olan şehirlerden.

    YanıtlaSil