9 Mart 2013 Cumartesi

6. Gün, Prag: Kesilen Eller, Topraktan Canavarlar ve Boş Takım Elbise Sürenlerin Şehri

Bankayı gördükten sonra aklımda kalanlar, post-modernizmin Çek mimarisindeki yansıması olan Kübizm akımına göre inşa edilmiş bina oldu.


Cinsi adından mezkur Kubista Binası

Sonra vaktinde olağanüstü bir hadisenin yaşandığı bir kiliseyi ziyaret ettik. Rivayet şu ki, hırsızın biri değerli eşyaları çalmak için kiliseye girmiş, ama Meryem heykeli adamı bileğinden yakalamış. Sabah olup da yöre halkı hırsızı o halde görünce adamı kurtarmak için heykeli kıracaklarına, mucize göstermiş heykeli kurtarmak için adamın elini kesmişler.

Korkunç İşler Kilisesi
Bizim rehberin dediğine göre o el de hala orada, heykelin avucunun içinde duruyormuş. Kilise kapalı olduğu için içeri girip bakamadık ama minik bir camdan içeriyi gözetledik. Ben hiçbir şey seçemedim valla ama şu fotoğrafı çektim.


Meryem Ana sağda kalıyor o çıkmadı :(
Kiliseden sonra öğle yemeğine bir pub'a gidildi ama biz hem aç değildik hem de napıcaz elin pub'ında diye onlarla girmeyip yolun orta kısmında muhtemelen yaşlı amcalar teyzeler oturup gelen geçeni gözetlesinler diye yapılan mini bir meydana oturduk. 


Oturma yerleri falan
Adam gözetlemek için birebir




Prag varken Paris'i kim neylesin?
Grup yemekten çıkıp geldi, rehber de hepimizi Yahudi Mahallesi'ne götürdü. Önce Kafka'nın ömrünün uzun yıllarını geçirdiği mahallenin ortasına dikilmiş heykeline baktık.


Heykelle ilgili iki hoş yazı için tık ve tık.

Gördüğünüz gibi amcamızı içi boş bir takım elbisenin omzuna vermişler. Heykeltraş ilhamını yazarın öykülerinden birinden almış. Heykelin hemen sağ kısmındaki bina ise bir sinagog. Ama fark ettiyseniz tipi pek de sinagog gibi değil, hatta ben içimden camiye benzettim de "Her şeyi Müslümanlardan çaldılaaaar"cılardan olmamak için sesimi çıkartmadım. 


İspanyol Sinagogu (Spanish Synagogue)
Şimdilerde Bohemyalı Yahudiler temalı bir müzeymiş
Neyse ki rehber bu binanın niçin camiye benzediğini açıkladı. Malum, Endülüs işgal edilip de hem Yahudiler hem Müslümanlar kaçacak delik aradığında Beyazıt-ı Sâni gemi gönderip onları kurtarmıştı. Müslümanların gemilerine binip de canlarını kurtararak bu bölgeye yerleşen Yahudiler jest amaçlı olarak sinagoglarını camiye benzer şekilde inşa etmişler. 


Kübik Bina. Bildiğim için ödül olarak rehber bana high five yaptı ama tabiiy ki
ben araya kumaş koymadan çak yapmadım, yapmam. Öyle.
Rehber bizi bir alana götürüp başka bir Kübik binayla ilgili sınav yaptıktan sonra Yahudi Mahallesi'ni dolaşmaya devam ettik. Bu sinagoglar daha bir sinagoga benziyordu ve içlerinde Golem olduğuna dair efsaneler varmış. Adam bizi eğlendirmek için ne uyduracağını şaşırıyordu yani.


Sinagog gibi sinagog. Golemi bile varmış
daha ne olsun? Yanındaki saat kulesinin
de bir zımbırtısı vardı da hatırlamıyorum.
Burası da her Yahudi mahallesi gibi önce gettoymuş, Yahudilerin buranın dışında yerleşmesine izin vermiyorlarmış. Ama 16. yy'da buranın belediye başkanı Maliye Bakanı olmuş ve mahalleyi kalkındırmış, işte o bahsi geçen Golem'i de onun yaptığı söyleniyor. Sonra da Yahudilerin gettonun dışında yaşamasına izin vermişler, bunun üzerine bölgede yalnızca fakir Yahudiler kalmış.


Josefov denilen Yahudi Mahallesi.
Adamların oradan dışarı çıkmasına öyle uzun zaman boyunca izin vermemişler ki ölüleri üst üste gömmekten mezarlıkları deniz seviyesinin epey üstüne çıkmış.


Yerden tabelanın olduğu kısma kadar
olan yükselik hep mezarlık.
Şimdilerde mezarlığın dibinde
incik boncuk satıyorlar.












Mahallede biraz daha dolaştıktan sonra rehber bizi aşağıdaki binanın önüne getirdi. Ne yazık ki adını hatırlamıyorum ama merdivenlerine oturduğumuzda uzaktan Prag Kalesi'ni görebiliyorduk.


Rehber isteyenler için kaleyi içeren ücretli bir tur olduğunu söyledi ama bizim vaktimiz yoktu. Aşağıda turdaki kişilere brifing verdiğini görebilirsiniz. 
Adam çak yapmayı çok seviyor.
Turun son durağı.










Aşağıdaki resimlerde ise sırasıyla o sırada oturduğumuz meydan, merdivenlerde otururken çektiğim uzaktan görülen kale ve yine merdivenlerde otururken çektiğim uzaktan görülen Çakma Eyfel Kulesi (Petrin Lookout Tower) var.



Tur bu noktada sona erdi, her ne kadar ücretsiz de olsa rehbere biraz bahşiş vermek gerekiyor, biz de ablamla ikimiz için 10 Euro verdik. Kendimi biraz cimri hissettim ama millet daha da düşüğünü vermiş, o yüzden çok da üstüne durmadım.

Turdan sonra hostele döndük ama akşam bir daha çıktık, onun fotoğraflarını içeren başka bir post daha yazarak Prag macerasına nokta koyma niyetindeyim. O vakte kadar sbohem sevgili sadık takipçilerim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder