5 Temmuz 2013 Cuma

Toplama Kampı Edalı Yarim Münih: I. Gün

Münih'e gitmemin tek sebebi ucuz uçak biletiydi.
Avusturya cimri davranıp vizeyi bir aylık verdiğinden, ve o süreçte çektiğim çilenin de tam olarak hakkını vermek istediğimden hemen o ay içerisinde Almanya'da bilet aramaya başlamıştım. Karşıma Münih çıktı. Pegasus'la gidiş dönüş ya 230 ya da 270 TL'ydi tam hatırlamıyorum.
Ama ucuzdu yani.
Kalacak yeri de ayarlatmıştım, bir öğrenci evinde kalacaktım.
Hem Almanya'da master düşündüğüm için de harika bir deneyim olacaktı.
Oldu mu? Oldu. Artık asla Almanya'da master falan düşünmüyorum.
Bir yandan da neden Yılmaz Özdil gibi enterlayarak yazdığıma anlam vermeye çalışıyorum...


Hahah neyseee. Münih'e 3 günlüğüne gittim. 11 Mayıs'ta gidip 14 Mayıs'ta döndüm (Yıl 2012). 15 Mayıs'ta vizem bitiyordu. Yaa acaba beni sınırdan sokacaklar mııı diye düşüne düşüne  uçağa binmiştim ama o yolculuktan sonra "Uçağa bindirip geri gönderseler de gam yemem" diye içimden geçirdiğimi hatırlıyorum. Hayatımda yaptığım en muhteşem hava yolculuğuydu bu, Alplerin üstünden geçerken heyecandan zıp zıp zıplayacak konuma gelmiştim. Yanımda Alman bir kız oturuyordu, o da görsün diye kendimi geri çektim de konuşmaya başladık. Gölün adını falan yazdı, iki çift lafın belini kırdık. 



Gitmeden interetten Münih'te ne vardır, ne gezilir diye bakmıştım. Herkes Dachau Toplama Kampı'nı öneriyordu lakin orası şehrin dışındaydı. Hava limanı'na yakındı aslında ve merkeze gitmek için aldığım biletle oraya da gidebilirdim. Ben de "haydeee" nidalarıyla, sınırı geçmişim bunu mu bulamayacam diyerek elimdeki kabin boy bavulu sürüye sürüye sabık toplama kampının yolunu tuttum.

O gün hava çok güzeldi.


Öyle güzel ve öyle güneşliydi ki, insanların bir zamanlar o sokaklarda zulümden inlediğine inanamazdınız. Gerçi toplama kampının çakıllı ve içe göçen yollarında hıbıdı hıbıdı bavul sürerken az da olsa özdeşim kurar gibi oldum. O günden sonra sırtım hiç düzelmedi zaten :( 


Ama yine de şu zavallı amcanın sırtının yanında esamesi okunmaz :/ Alman bilim adamları ve toplama kampındakilere uyguladıkları insanlığın kapıyı çarpıp çıkmasına yol açan deneyleri... Adamcağızı kağıt gibi ikiye katlayıp buzlu suya batırmışlar ki insan dayanıklılığını ölçebilsinler...

Aslında şimdi bakıyorum da, eski bir toplama kampında olması gerekenden çok daha fazla eğlenmişim. Çektiğim temalı fotoğrafların haddi hesabı yok. Ama yine de bu konuda devletimizi aşamam gibi geliyor. Kampa yolladıkları yazıya bakar mısınız?



Türk, hadi olmadı Orta Asya çıkışlı değilseniz size baş sağlığı 
da yok!1!

Gaz odalarına gidemedim. Ben bavulu ittirene kadar orası kapanmıştı. Müzenin kafesinde bir şeyler yedikten sonra kalacağım eve gideyim bari dedim. Gene hayatımda ilk kez, yok pardon bir de 5-6 yaşlarındayken bilmediğim bir mahallede kaybolmuştum, yol ortasında çaresizlikten ağlayacak hale geldim. Kızlardan biri bana maille yolu tarif etmişti ama ben kendimce daha iyi bir yol bulduğumdan öyle gideyim dedim. Fakat salak gibi telefonuma Münih haritası eklemeyi unutmuşum. O da yetmiyormuş gibi hattımda zerre kontör yok, kimseyi arayamam. Bu evin olduğu sokağı telefonumdaki haritadan bulmuştum, metrodan indiğim yerdeki otobüs duraklarına koydukları haritalarda da görüyorum ama bir türlü bulamıyorum. Aynı kavşaklarda iki üç kez dolandım da dolandım. Bavul hala fino gibi yanımda. Hava başladı kararmaya, angut gibi gözlüğümü de getirmemişim, caddenin karşısındaki durak isimlerini okuyamıyorum. Artık "Ya Allah" deyip devasa bir üst geçidi aştım ve hedefime yaklaşmakta olduğumu fark ettim. İki sokak daha aşınca aradığım yeri buldum ya, yolun ortasında kıvırasım geldi valla. E kızım, sormadın mı birilerine  derseniz eğer, sordum elbette. Ama orası işlek bir cadde değil de, hep böyle 2 katlı evlerin olduğu ara bir sokak olduğundan kimseler bilemiyordu. Bu hadiseden epey pay çıkartsam da (harita yüklemeyi unutmamak ve ders mi görecem sanki orda yee demeden gözlüğümü hep yanıma almak gibi), uçak kaçırmak ve yanlış şehre gitmenin başını çektiği yolculuk kabuslarıma bir yenisi daha eklenmiş oldu. 


Kaf Dağı'nın arkasındaki sokak
Bu da kaldığım ev














Eve geldiğimde yalnızca biri vardı, sağ olsun beni karşıladı, banyonun yolunu gösterdi de insanlığa geri giriş yapmak için kendime bir çeki düzen verebildim. Ben banyodan çıktığımda diğer kızlar da gelmişti, tanıştık, daha dakika bir gol bir kızlardan biri metro durağında adamın tekinin kulağına eğilip de "Başörtülülerden nefret ediyorum" dediğini söyledi... Bir yarım saat bir saat onun tartışması döndü. Böylece ben de yakında çok daha iyi tanıyacağım Alman insanının tavrına ve tarzına ilişkin ön bilgilerimi oluşturmaya başladım. Şehirde geçirdiğim ikinci gün de artık bir sonraki yazıya kalsın.



Münih 1. Gün Resimleri için BURAYA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder