2 Mayıs 2012 Çarşamba

2. Gün: Viyana. Bölüm I

Apartmandaki ejderhalı trabzan tokmağı
Ertesi gün yolculuğun verdiği yorgunlukla çok da erken kalkamadık ve bu ne yazık ki mutadımız haline geldi. Zaten birbirinden süslü 6 kız söz konusuysa ve evde tek banyo varsa, erken çıkmak da hayal oluyor tabii. Yaklaşık 11 gibi evden çıktık ve Zehra'ların oraya koyulduk. Amacımız hem orada kalan Nehir'i almak, hem de onların yakınlarında bir şubesi olan Hofer marketten yesss! isimli simkardı edinmekti. İstanbul'da biz her şeyi her semtte bulmaya alışmışız, aynı rahatlığı başka şehirlerden beklemiyorum tabii ki ama Viyana'da şehir merkezinde dahi istediğin şeyi bulamıyorsun, şehrin çeşitli bölgelerine dağılmışlar resmen. Ben bu yolculuğa çıkmadan önce en uygun internetli simkart nereden bulurum diye araştırma yapmış ve bu yesss(kaç s varsa artık) isimli operatörün "starter kit" adı altında bir ay kullanılabilecek 1GB'ı 10€'ya sattığını öğrenmiştim. Ama bu nasıl bir operatörse artık yalnızca Hofer denilen bu marketlerde satılıyor ve bizim gittiğimiz şubede de, sonrasında Sena'yla yürüdüğümüz şubede de kalmamıştı. Biz de mecbur küfrede küfrede 20€ verip Orange'ın simini aldık. Onda da 1000 Einhaten diye bir pakete üye olduk, bir ay boyunca kullanabileceğimiz Avusturya içi her yöne mesaj, 1 dk.lık konuşma ve 1mb internet karışık olarak o 1000 adetten düşüyordu. İçinde de ekstradan 5€vardı. kalabalık grup olduğumuz için aslında bu paket çok daha fazla işimize yaradı çünkü rahat rahat kendi aramızda da haberleşebildik. Markette de genel olarak lazım olacak bir kaç parça malzeme alıp Zehra'nın evine bıraktık ve tekrar merkeze gittik.

Geridönüşüm Fabrikası
Katolik Kilisesi
Bu arada Zehra'ya varmadan önce karşımıza iki kayda değer yapı çıktı. Bunlardan biri sağdaki ilk resimde gördüğümüz Katolisches Pfarramt Breitenfeld, yani Katolik Kilisesi. Diğeri ise Geridönüşüm Fabrikası, adını çok duyacağımız ressam amcamız Hundertwasser'dan esinlenerek dikilmiş. Nette aradım aradım link verecek yer bulamadım, dolayısıyla orijinal ismini ve tam olarak hangi bölgede olduğunu bilemiyorum, çektiğim fotoğrafla yetineceksiniz artık.
Zehralardan çıktıktan sonra Leyla bizi Grünentorgasse'ye götürdü, II. Dünya Savaşı sırasında orada bulun bir binadaki bütün Yahudileri öldürmüşler,  insanlar onların ev anahtarlarını alıp bir kaç sokak ötede minik bir meydana bırakmışlar.


Yahudi sakinlerinin öldürül-
düğü bina
Anahtarlar
Binanın önünde, yerdeki tabela

Anahtarların hemen yanında Servitenkirche isminde minik ve şirin bir kilise var, Leyla vakti zamanında oranın yurdunda kalmış. 


Servitenkirche
Servitenkirche
Servitenkirche

Burası da içine girdiğimiz ilk kilise oldu, yalnız içeride İtiraf odasını görüp, Katolik kilisesi olduğunu anladığımı da yazmadan geçmeyeyim, havamı atayım :P
Buradan çıkışta atamız Sigmund Freud'un müzesine gittik ama onu da istek üzerine başka bir posta saklıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder