23 Aralık 2012 Pazar

6. Gün, Prag: Görücü Usülü Sevgilim

habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres
baktım arkasından kollarım iki yana sarkık
yağmurlar içindeydi prag
sen yoksun

Çok önceleri ufak bir ortaokul talebesiyken hep Nazım Hikmet okurdum, en sevdiğim iki şairden biriydi Nazım, Saman Sarısı şiirine özellikle bayılırdım, çoğu yerini ezberden okuyabiliyordum. Ve o vakitler, hem Saman Sarısı'nda hem de diğer şiirlerinde okuya okuya Prag'a görmeden aşık olmuştum. Bir arkadaşım, Viyana'da okuyan ablasını ziyarete gidip aynen bizim yaptığımız gibi orta Avrupa'nın bir kısmını dolaşıp da geldiğinde "Ee bana ne getirdin, Prag'ı mı yoksa?" demiştim de gülümseyip öyle yaptığını söyleyerek köprüde resim çizen adamlardan aldığı bir çalışmayı vermişti bana. Çalışma masamın üstüne asmıştım resmi, daha hala da orada duruyor.

30 Ekim 2012 Salı

5. Gün: Viyana. Bölüm II

Konsere geç kalmayacaktık güya. Kalamazdık da zaten, tüm öğleden sonramız zaten onu beklemekle geçmemiş miydi? 
Konsere giderken

30 Eylül 2012 Pazar

5. Gün: Viyana. Bölüm I

Bugünün, yani bu yağışlı Pazar gününün kilit kelimesi: apotheke. Ya da bizim deyişimizle "apotek" (mümkün olan en kısa sürede söylemeniz lazım). Yahut Güzel Türkçe'mizde geçtiği üzere eczane. 


kaynak
Ben 2 gün önce ağlayıp kas gevşetici krem ve hap almıştım ama hepimize yetmedi, dolayısıyla kızlar bu Pazar gününde açık apotek bulmak istiyorlardı ama iş elbette ki çığırından çıkacaktı.


9 Eylül 2012 Pazar

4. Gün: Habis Şehir Budapeşte

Budapeşte bizi sevmez, biz de Budapeşte'yi sevmeyiz.

Erasmus gıygıyıyla ablamla okul arkadaşı olan iki Macar vardı ve ikisi de Türkiye'ye yerleşmek istiyordu. "AB pasaportunuz var, ne demeye kalmak istiyorsunuz burada?" diye soracaktım ama kibarlığımdan sormamıştım. Cevabımı Budapeşte'ye varınca aldım.
Öncelikle genel bir çağrı yapayım: Gezi planı yaptınız ve Budapeşte'de mi karar kıldınız? Kılmayın! Canınızı ve sinirlerinizi seviyorsanız kaçın! Kış! Kış!
Bu şehir, bu ülke, çoklu ülke görme turunun bir parçası değilse çekilmez. Göze hitap eden yerleri çok, ama yaşadığınız sinir harbine değmez inanın.
Népliget metro istasyonu çıkışı

30 Haziran 2012 Cumartesi

3. Gün: Viyana. Bölüm II

Yağacağını ne zamandır alenen açık eden yağmura Schwarzenbergplatz 'ta yakalandık. Tedbir kraliçesi şahsımda bile şemsiye yoktu ne yazık ki :( Koştura koştura Ubahn durağına gittik, arada benim kas gevşetici ihtiyacımdan apothek de bakındık ama erken kuşlar şehrinde o saatte açık eczane bulamadık tabii. 
Metro durağı kazılırken eski bir ibadethane bulunmuş, minik bir camdan onu gösteriyorlardı:
Virgilkapelle
Virgilkapelle tanıtımı










29 Haziran 2012 Cuma

3. Gün: Viyana. Bölüm I

Cuma sabahı karga kahvaltısını etmeden evden çıktık demeyi çok isterdim, ama gece geç saatlere kadar kaldırımları arşınlayınca sabah uyanmak da hayal oluyor. 6 kızın aynı evde aynı banyoyu kullandığını da hesaba katarsak sabah ne kadar erken kalkılırsa kalkınsın çıkışımız en erken 11 oluyordu. Bu yüzden Leyla ve ben Prag, Budapeşte ve Bratislava turlarımız için bilet almak için diğerlerinden erken çıkarak Westbahnof'a gittik. Ama bu hikayeyi başka bir yazıda anlatacağım.Turumuzun 3. günü yine Viyana'daydık, bu defa bir müze ziyaretiyle devam ettik şehri keşfetme turumuza. Naturalisches Historisches Museum bizi dinazorların geri dönüşüyle karşılıyordu.
Doğa Tarih Müzesi'nden Fotoğraflar

17 Haziran 2012 Pazar

Naif Aşk

Film izlemeyi sevmem, kısa sürüyorlar, çabuk bitiyorlar, tez tükeniyorlar. Yalnız başıma film izlemeyi hele hiç sevmem. Ama Tinker Tailor Soldier Spy çıktığında (Türkçe: Köstebek) arkadaşımı çekiştirip götürdüm. [Fotoğrafa kadar yazacaklarım spoilerımsılar içerebilir.]
Filmin detayını, anlaşılmasının güçlüğünü sinefillere bırakıyorum (eklemeden geçme notu: film zor falan değildi). Ben bugün feminen davranacağım, yalnızca ve yalnızca, George Smiley'nin karısına duyduğu naif aşkı dile getireceğim. Kendisini aldatıp terk eden kadın, herşey bittikten sonra kendisine geri döndüğünde bile onu görmenin heyecanıyla sendeliyor ve ilk yaptığı ona elini uzatmak oluyor. Çünkü o aşık, naif bir aşık, ilişkisini karşılıklı güçler savaşı üzerine değil, sevdiğinin yanında olup olmamasına göre kuran bir aşık. 
Şöyle bir post yazmışım eskiden, neden kızların Mr Darcy'ye vurulduğunu anlatmak için. 
George Smiley aşk serüveninin başlangıcında böyle heyecan ve aşk dolu muydu bilmiyorum, ama geldiği noktanın naif aşk olduğu kesin. Aldatılıp da intikam almaya kalkışanlara lafım yok, ben olsam büyük ihtimalle ben de bağırır çağırır ortalığı yıkarım. Ama naif aşık bunu muharebede kurşun yemiş gibi kabulleniveriyor işte, ve sevgilisi geri döndüğünde hissettiği kırılan gururu değil, ona kavuşmanın heyecanı oluyor.

Yazımızı naif aşkla ilk kez karşılaştığım şarkıyla, Cat Stevens'ın Wild World'üyle bitirelim ama bu defa cover Skins camiasından gelsin: 



2. Gün: Viyana. Bölüm III.

Freud'a veda ettikten sonra yemek yediğimizi yazmıştım. Çıktığımızda yerler ıslaktı, hatta hafif hafif yağmur atıştırıyordu. Leyla&Nehir kardeşlerin çizgisini takip ederek Votivkirche'yi ziyaret ettik önce. Ki gerçekten ziyaret ettik, kilise boştu, dua eden kimse yoktu biz de gönlümüzce fotoğraf çekip, vaftiz suyuna bakıp çeşitli pozlar verdik. 


Viyana sırılsıklam
Votivkirche
Vaftiz suyu

11 Haziran 2012 Pazartesi

Öldürmeyen Her Darbe...




...beni güçlendirmez, için için içimi oyar :P Bugün ikinci Japonlarımla skype'tan konuştum, mülakatın ortasında annem içeri daldığı ve ben de zaten umutsuzluk ve heyecandan mafiş durumda bulunduğum için çokça saçmaladım sanki. Bu defaki anaokuluydu, önceden bahsetmiştim. Müdür, Uchino-san, çocukların başka kültürlerden insanlar tanımasını ve alışık olmasını istiyormuş, daha önce Alman bir kız staj yapmış orada. Kamera açalım diyene kadar mutlu mesut konuşuyorduk, sonrası işte benim tahayyülüm de olabilir, olmayabilir de. Sosyal Psikoloji'de bununla ilgili bir tabir vardı, ama şimdi kitaptan bakmaya üşeniyorum. Sosyal Psi demişken hocalar hala notları açıklamadı, son gün de Perşembe halbuki, pehey. 
Neyse, bu yaz Japonya'ya gidemezsem bol bol çeviri yapacağım sanırım. Kanal aradı ama anlaşmasız çalışalım diyor, bu Cuma da Yayınevi'ne gidip yeni kitap alacağım ve paramın bir kısmını! Aiesec'ten de sıkıştırıyorlar başka ülkelere başvur diye ama ben baktım bana uyan hepi topu 20 yer vardı ve hepsi de uzun süreli stajyer arıyordu :/
Sınavlar bittiği için Viyana'ya kaldığım yerden devam edebilirim ama, umarım yine kabız gibi yazmam, sorry guys.


fotoğraf: schönbrunn sarayı, viyana

6 Haziran 2012 Çarşamba

Sleep is for Pussies



Hani böyle yapacak bir sürü işin vardır ama yoktur da. Hah işte şimdi tam böyle bir durumdayım.
Finallerimin bitmesine bir sınavım kaldı, Cuma Fizyoloji'ye gireceğim ve ikinci seneyi hayırlısıyla öğretim açısından kapatmış olacağım. Sonra staj mıtaj geyikleri var ama (Japonya'da değil, buradaki zorunlu stajım) yıpratıcı olmayacak sonuçta. Bugünkü sınava hazırlanmak için dün gece 4 saat yattım, sonra kalktım biraz daha ders çalıştım, sınava girdim, akşam işe gittim. Şimdi de uyumamak için internette direniyorum ama bakacak hiçbir şey yok. 9Gag postlarının hepsini okumuşum, bizim sitede savrulmuş bir iki yaprağa bakmışım, takip ettiğim az sayıdaki blogu, twitterı, facebooku taramışım. Hah şimdi mal gibi kaldım ne yapacağımı şaşırdım. Beynim ders çalışamayacak kadar yorgun. Person of Interest'e yeni başlamış, Fairy Tail'i de yarıda kesmiştim ama onları izlersem bırakamam, Cuma günkü sınavı atlatmak istiyorum. 
Ne yapayım ben şimdi ya?


NOT: Japonya'daki anaokuluna bakan Aiesecçi kızla Pazartesi Skype'tan konuştuk, haftaya da ben, o ve okulun müdürü konuşacağız. Sonra karar verecek işte adam beni alıp almayacağına. Ne için dua edeceğime karar veremiyorum.


fotoğraf: prag, çek cumhuriyeti

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Bazı Japonlar Hiç Japon Değil

Source/Kaynak
Halbuki bana geçen hafta, "Gelecek haftanın sonuna doğru size kararımızı bildireceğiz," demişlerdi.
Mail kutumu yenilemekten ve her defasında heyecandan iç düzenimin bozulmasından iflahım kesildi.
Cuma akşamı (onlara göre) mail atıp hatırlattım, ama Pazar sabahına uyanan sevgili Japonya'nın Japon olmayan Japonlarından hala ses seda yok. Cevap verin arkadaşım, bu nasıl Japonluk? Biz Japonları dakik bildik. Ahde vefalı bildik. Almıyorsan da mail at "Üzgünüz, alamıyoruz," de kardeşim. Milli utangaçlığınız bu kadarcık şeye de mi engel oluyor?
Ben de gitmişim, Neuramancer kitabını almışım, Chiba göğünün altında okumayı bekliyorum halbuki.
Sanırım o liman beni epey bir bekleyecek.
EK: Bugün başka bir firmayla ilgili olarak AIESEC temsilcileriyle görüştüm gene. Bakalım, belki burası olur :) Bir de Toyofuji adına görüşen kız mail attı akşam, "Are you Islam?" diye sordu :D Ben de evet , I'm a muslim dedim. Yeme-içme-giyinmede özel şartlarım var mı diye sormuşlar, açıkladım tek tek :) Yani orasıyla ilgili umutlarım birer birer sönüyor :) Firma yetkilisi bir türlü seçemiyormuş kimi alacağını, eh, bu kadar çok kişi varsa beni kafadan eler herhalde. Neyse, bu yeni arayan yer bir anaokulu, hem de Tokyo'da. Hayırlısı olsun.
EK IIBugün mail geldi, Toyofuji işi olmadı. Başka birini seçmişler. Sayonara Nagoya! Yarınki mülakat için de şevkim kırıldı bak şimdi :(

25 Mayıs 2012 Cuma

Münih'ten Payıma Düşenler


Uzun uzadıya yazı yazacak halim ne yazık ki yok.
Haftaya finallerim başlıyor, onlara hazırlanmak yerine zaten şu anda bir yarışma için yazı hazırlıyorum.
Bu yüzden minik bir fotoğrafla şenlendirelim ortamları.
Münih’te çok fazla şey almadım, getirdiklerimin çoğunu da arkadaşlara dağıttım. kendime aldıklarım ise bunlar. Yani: Bir adet Münih kupası ve pilot kalemi, 3 Münih kartpostalı, 1 tane Rosina Wachtmeister imzası taşıyan kartpostal (kedili olan), 1 tane Van Gogh resmi baskılı kitap ayracı ve bir ejderhanın hikayesini anlatan minik bir Almanca masal kitabı.

baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

17 Mayıs 2012 Perşembe

Reklamlar: Münih ve Japonya

Olympia Park, Münih

Daha Viyana çıkartmamı yazmayı bitirmemişken geçen hafta sonu kendimi Münih'e attım (vizem bitmeden bir de Almanya göreyim dedim) ve bu sabah da Japonya'daki bir şirketle staj başvurum üzerine skype'tan mülakat gerçekleştirdim. Buralar hep ayrı ayrı post dolacak tabii ama şimdilik sabırla bekleyiniz.

6 Mayıs 2012 Pazar

2. Gün: Viyana. Bölüm II. Psikanaliz Çıktığından Beri Hemen Herkes Az Çok Hastadır

Eveet, en son Yahudilerin anahtarlarına bakıp hüzünlenmiştik ve Leyla da bize komik&tuhaf bir anısını anlatmıştı. Viyana'ya ilk geldiği gün bahsettiğim hadisenin yıldönümüymüş ve o da elinde valizle "Ne oluyor acaba?" diye sokağa süzülüp bavulunu da yere bırakınca polisler derhal üstüne doğru yürümeye başlamışlar. Kapalı bir kız+elinde bavul+bütün o Yahudiler= canlı bomba denklemini kurdular herhalde. Leyla yanlarına gelmelerine fırsat vermeden hemen sıvışmış tabii.

Oradan çıktıktan sonra yakınlarda bulunan Freud Müzesi'ne gidelim dedik. Malum, Nehir hariç  (Viyana Teknik'te Bilgisayar Mühendisliği bitirdi o) hepimiz Psikoloji okuduğumuz için Sigmund Freud hepimizin hayatını şöyle bir sıyırmış, çalkalamış bir amcamız. Bir de şöyle bir şey var şu kısa gezi hayatımda fark ettiğim, hiçbir müze aslında çok da nev-i şahsına münhasır değil. Şehrin tarih müzesini gezmek kültürlenip unutmak için yeter de artar bile. Mesela artık Doğa Tarih müzelerine gitmeyi düşünmüyorum çünkü çok farklı, çok elzem şeyler yok. Diğer müzelerden ise insan teması ilgisini çekene gitmeli, mesela Freud Müzesi'ne adam sizin için özel bir mana taşımıyorsa gitmeniz çok da makul olmaz. Onun yerine sokakları avare avare arşınlayıp şehrin ruhunu içine çekmek çok daha ufuk açıcı.

The sky above Japan

No source. Contact me if you know the artist.

Yorulduğum için geziyi anlatmaya devam edemedim, bugün bir kaç bölüm daha yazarım diye düşünüyorum ama onun öncesinde beni heyecanlandıran bir gelişme yaşandığından Viyana macerasına ufak bir ara veriyorum.

Anladığınız gibi gezmeyi seviyorum, ve şu anda, yani ikinci üniversitemi okurken, ilk üniversitemi okuduğumda yaptığım hataları yapmak istemiyorum. Mesela not ortalamama çok dikkat ediyorum (gerçi ilki de kötü değildi) ve Erasmus'u yahut diğer yurtdışı planlarını master'a bırakmak gibi saçma sapan işler yapmamaya gayret ediyorum. Sevgili okulumun sevgili bölümünün hiç anlaşması olmadığından Erasmus öğrenim olarak yattı ama staj ihtimali hala var (seneye yaz için). Bu yaz da boş durmayayım diyerek gittim AIESEC'e staj için başvurdum. Bu organizasyon yüzden fazla ülkede öğrenciler için maaşlı staj ayarlıyor, ben de fırsat bu fırsat diyerek Japonya'ya gitme hayallerimi yoluna sokayım dedim.


2 Mayıs 2012 Çarşamba

2. Gün: Viyana. Bölüm I

Apartmandaki ejderhalı trabzan tokmağı
Ertesi gün yolculuğun verdiği yorgunlukla çok da erken kalkamadık ve bu ne yazık ki mutadımız haline geldi. Zaten birbirinden süslü 6 kız söz konusuysa ve evde tek banyo varsa, erken çıkmak da hayal oluyor tabii. Yaklaşık 11 gibi evden çıktık ve Zehra'ların oraya koyulduk. Amacımız hem orada kalan Nehir'i almak, hem de onların yakınlarında bir şubesi olan Hofer marketten yesss! isimli simkardı edinmekti. İstanbul'da biz her şeyi her semtte bulmaya alışmışız, aynı rahatlığı başka şehirlerden beklemiyorum tabii ki ama Viyana'da şehir merkezinde dahi istediğin şeyi bulamıyorsun, şehrin çeşitli bölgelerine dağılmışlar resmen. Ben bu yolculuğa çıkmadan önce en uygun internetli simkart nereden bulurum diye araştırma yapmış ve bu yesss(kaç s varsa artık) isimli operatörün "starter kit" adı altında bir ay kullanılabilecek 1GB'ı 10€'ya sattığını öğrenmiştim. Ama bu nasıl bir operatörse artık yalnızca Hofer denilen bu marketlerde satılıyor ve bizim gittiğimiz şubede de, sonrasında Sena'yla yürüdüğümüz şubede de kalmamıştı. Biz de mecbur küfrede küfrede 20€ verip Orange'ın simini aldık. Onda da 1000 Einhaten diye bir pakete üye olduk, bir ay boyunca kullanabileceğimiz Avusturya içi her yöne mesaj, 1 dk.lık konuşma ve 1mb internet karışık olarak o 1000 adetten düşüyordu. İçinde de ekstradan 5€vardı. kalabalık grup olduğumuz için aslında bu paket çok daha fazla işimize yaradı çünkü rahat rahat kendi aramızda da haberleşebildik. Markette de genel olarak lazım olacak bir kaç parça malzeme alıp Zehra'nın evine bıraktık ve tekrar merkeze gittik.

30 Nisan 2012 Pazartesi

1. Gün: Viyana

Uçak Bileti & Kalacak Yer

Yazıya başlamadan önce bazı konulara açıklık getirmek istiyorum. İnsanlar genelde sorarlar, uçak biletini kaça buldun, ne kadara buldun, nasıl buldun, yeri nasıl ayarladın? Viyana'yla ilgili sorulara bu yazının başında cevap vereyim dedim.

Öncelikle uçak bileti için şunu diyebilirim ki, kendi tarihinize göre bilet bakmayın, siz ucuz bilete ayak uydurun. Mesela biz 2. dönem vizelerimiz bittikten hemen sonraki hafta gitmek istiyorduk, bu da tarihi 13 Nisan'dan başlatabileceğimiz anlamına geliyordu. Ama uçak biletlerini ilk araştırdığım sırada en ucuz fiyat 18 Nisan'dan başlıyordu biz de bu yüzden onu seçtik. Kızlar dönüş olarak 30 Nisan'ı seçtiler ve biletleri gidiş dönüş toplam 300TL oldu (Pegasus havayolları). Ben gidişi onlarla beraber ayarladım ama dönüşte karşıma şu muamma çıktı. Ya 25 Nisan'da Pegasus'la öğlen dönüp Viyana'da geçirebileceğim bir günümü yitirecektim, ya da 26 Nisan sabahı Sunexpress'le dönüp 35TL daha fazla ödeyecektim (26 Nisan'da saat 16:30'da işte olmam gerekiyordu). Dolayısıyla ben de dönüşü sunexpress'den aldım.

Kalacak yeri gene gitmeden, vize için başvurduğumuz dönemde ayarlamıştık (Vizeyi Şubat'ta aldık). Leyla bana arkadaşının verdiği bir linki attı ben de siteyi araştırıp şunu buldum. Gördüğünüz gibi eğer kalabalıksanız çok uygun fiyata kalabileceğiniz apartman daireleri var. Biz altı kişilik bir daire tuttuk (Nehir arkadaşında kalacaktı) ve gecelik adam başı 10€ ödedik. Daire Wurmbstrasse'de, son derece hoş bir sokaktaydı, metronun iki adım ötesindeydi amaaa apartman II.Dünya Savaşı'nda bombalanıp bir daha tamir edilmemiş gibiydi. Dairenin içi büyük ve ferahtı, banyosu tuvaleti temizdi fakat duvarlar ve perdeler b.k gibiydi, hele ah o perdeler... 

Apartmanın içi

Metro durağımız

18 Nisan 2012 1. Gün: Viyana

29 Nisan 2012 Pazar

4 Başkent 1 İmparatorluk


Başlığı nereye yazsam arkadaşlarımdan genelde şu tepkiyi aldım, "4 başkenti anladık da, bu 1 imparatorluk ne oluyor?" Kendisi Osmanlı İmparatorluğu ile beraber tarihin tozlu sayfalarına gömülmüş Avusturya-Macaristan imparatorluğudur efendim :) Şimdi her şeyi baştan, ennn baştan alacağım ve bu ismin aklıma ne kadar sonradan düştüğünü göreceğiz :P

30 Mart 2012 Cuma

Modern Kölelik

Yok yok yok, başlığa takılmayalım lütfen blog mecralarında sosyolojik çıkarımlarda bulunmaya hiç niyetim yok ama kaç aydır planladığım bu seminer/gezi için iş yerinden 4 günlük ücretsiz izin isteyip de reddedilince aklıma başka bir şey gelmedi. Üstelik geçen yıl başka bir arkadaşa izin vermişlerdi bu şekilde. Mecburen tası tarağı toplayıp genel merkeze gittim, derdimi anlattım, izin vermeme sebeplerini sordum. Hoca 15 gün ortadan kaybolunca öğrenci merkezi arayıp "Bu hoca neden bir aydır yok?" diye hesap soruyormuş. Benim istediğim 4 gün dedim, her grubun yalnızca iki dersi gidiyor dedim daha başka sıkıcı açıklamaları art arda taramalı tüfek gibi saydım. Allah'tan kabul ettiler de, yolculuğum için son pürüz de ortadan kalkmış oldu. Ehe, tabii iki hafta sonra olacak sınavları saymazsam. Ne diyeyim, Allah büyüktür.

23 Mart 2012 Cuma

Yeniden Blog mu Yazıyorum Yoksa?

Tembellik başa bela, özellikle de gündelik hayatınızı zaten paylaştığınız insanlar varsa çevrenizde, canınız ne günlük tutmak istiyor, ne de blog yazısı yazmak. Buna bir de özel hayatı yazmanının getirdiği stres eklenince hiç klavye tutasım gelmiyor.

Ama bu zamana kadar düzenli ve ve herkese hitap eden tarzlarıyla blog yazan kişilere özenmeyi de hiç bırakmadım, ilgimi en çok çekenler de gezi blogları oldu hep. Ne yazık ki çok gezen biri değilim, ama bir çılgınlık yapıp başladığım ikinci üniversitemde tanıştığım arkadaşlarla başka bir çılgınlık yapıp bu dönem vizelerden sonra (sınav olan vizeler :P) Viyana'ya gitmeye karar verdik. Bana tekrar tırnaklarımı kırt kırt yedirten bir süreçten sonra bir aylık çok girişli Schengen vizemize kavuştuk ve 18 Nisan tarihine uçak biletlerimizi aldık. Ben aynı zamanda çalıştığım ve daha fazla izin almam mümkün olmayacağı için 26 Nisan'da döneceğim, ama kızlar (benim dışımda 6 kişiler) 30 Nisan'a kadar kalacaklar.